11 Haziran 2011 Cumartesi

Limitsiz

İnsanoğlu... Hiç doymadı bugüne kadar, hiç doymayacak da... Fakat doymadığı kadar da hep eksik kaldı bir şeylerden... O eksikliği hiç tamamlayamadı, hep maddi şeylerde aradı o eksikliğini, hep daha yükseklere ulaştı ve yükseklere ulaştıkça o açlığı daha da büyüdü. Fakat insanoğlu şunu hiç düşünmedi: O bizi neden her şeye sahip olarak yaratmadı, neden hep bir şeyler eksik kaldı bizde? Eğer bir gün beynimizi tam kapasite kullanarak, ''asla limiti olmayan'' bir güce kavuşsaydık ne olurdu?
Kulağa hoş geliyor değil mi? Her ne kadar ilk duyduğumuzda çok etkileyici gelse de, aslında bu bizim için hiç de düşündüğümüz kadar iyi bir şey olmayacak. İlk önce bu gücü bize biraz daha iyi bir yaşam sağlayacak maddi gelir için, sonra biraz dahası için, lüks bir yaşam için kullanacağız. Ondan sonra bizi o lüks yaşantı da tatmin etmeyecek ve fazlasını isteyeceğiz. Artık işin son noktasında maddi güç de nefsimizi tatmin etmeyince daha tehlikeli isteklerde bulunacağız. Tüm dünyayı yönetme isteği gibi…

Son zamanlarda film konusu olarak popüler olan bilim kurgu alanına yeni bir fikir daha kazandırdı ünlü yönetmen Neil Burger. Fikrin özü öncekilerde olduğu gibi yine beyin. Fakat bu sefer yöntem biraz daha farklı. Bir insanın beynini tam kapasite kullandığında yapabileceklerini konu alan filmde bu durumun bir ilaçla sağlanmış olması da filmi biraz daha inandırıcı kılmış. Daha önce ''The Illusionist'', ''The Lucky Ones'', ''Interview With The Assassin'' filmlerinin yönetmenliğini yapan Neil Burger, bu filmde de gerek kamera açıları, gerekse ortam seçiminde yine tecrübesini konuşturmuş. Fakat filmden, yine de biraz Christopher Nolan esintisi geliyor.
 Başrolünü Bradley Cooper ile Hollywood’un tabiri caizse üstatlarından Robert De Niro’nun paylaştığı film, bir ay önce kadar Türkiye’de ABD ile eş zamanlı olarak vizyona girdi. Filmde New York’lu perişan bir yazar olan Eddie Morra (Bradley Cooper) şansının yardımıyla bir yayın eviyle kitap anlaşması imzalar. Fakat ne zaman bilgisayar başına otursa hiçbir şey yazamaz, tıkanır. Sonrasında da yine kendini bir barda içerken bulur. Bu arada sevgilisi Lindy’de (Abbie Cornish) iyi bir şirkette çalışmaktadır ve terfi almıştır. Birbirlerini çok sevmelerine rağmen artık Lindy’nin de canına tak etmiştir. Eddie’nin bu aymazlığı ve Lindy, Eddie’den ayrılır. Morali bozuk bir halde sokakta yürüyen Eddie, eski kayınbiraderi olan Vernon Gant (Johnny Whitwoth) ile karşılaşır ve Vernon ona bir hap verir. Her ne kadar kabul etmese de Vernon’dan hapı almış ve cebine koymuştur. Evine geldiğinde apartmanın kapısı önünde elini cebine attığında hap eline gelir ve bir kere denemekten bir şey olmaz diyerek hapı yutar. Yukarı çıktığında artık sürpriz olmaktan çıkan, ev sahibinin aksi genç karısı yine kapısının önünde bekliyordur. Eddie, kadını ikna etmek için dil dökerken birden sanki hayatında ilk kez beynine kan giden bir insan gibi beynini ve beyninin sahip olduğu gücü hisseder ve her şey orada başlar. Ev sahibinin karısını ikna eden Eddie, ikna etmekle kalmamış kadının hukuk fakültesi için hazırlaması gereken tezi yarım saatte eksiksiz bir şekilde tamamlamış ve daha sonra da kadını elde etmiştir. Evine girdiğinde tüm evi temizlemiş ve bir gecede romanından yaklaşık 200 sayfa yazmıştır. Fakat ertesi gün uyandığında  Eddie yine eski Eddie’dir ve olanların bu hapın sayesinde olduğunu bilmektedir. Yazdıklarını yayın evine götürür ve yayın evi sahibi romanın başlangıç kısmına hayran kalmıştır ve Eddie’den tamamlamasını beklemektedir. Elinde başka hapı bulunmayan Eddie ise Vernon’un yanına gider ve orada Vernon’un işlerini halletmek için dışarı çıkar. Döndüğünde ise  Vernon’u ölü olarak bulur. Katillerin Vernon’daki hapları almak istediklerini anlayan Eddie hapları arar ve bir poşet hap ve yanında bir tomarda dolar bulur. Polise ifade verdikten sonra artık Eddie yeni yaşamına geçmeye hazırdır. Bir imaj değişikliği, üç beş kıyafet ile artık yeni bir Eddie olmuştur. Eski sevgilisi Lindy’yi bulur ve onunla tekrar yaşamaya başlar.
İşte her şey buraya kadar güzel gidiyorken Eddie’de önce para hırsı başlar. Yüz bin doları bir günde iki milyon dolar yapmayı başarır ve büyük şirketlerin ilgisini uyandırır. Büyük bir şirkette dolgun bir maaşla üst düzey yönetici olarak çalışmaya başlar. İşler gayet güzelken yine tatminiyetsizlik duyar, artık daha fazlasını istemektedir. İşte o andan itibaren artık Eddie, kendisi için de tehlikeli olmaya, hayatı da tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. Hapların kimyasal formüllerini çözdüren Eddie, hapları tek başına üretmeye başlar. Hapın peşinde olan insanları da bertaraf ettikten sonra artık maddi şeylerin tatmin edemediği Eddie, Amerikan Başkanlığı için adaylığını koymuştur bile. Yönetmen Burger, her ne kadar sonrasını seyirciye bıraksa da, Eddie’nin öncesinde yaptıklarına bakarak sonrasını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Yine tatminiyetsizlik… Fakat bu tatminiyetsizliğin sonunda yeni hedef ne olur bilinmez.
İşte hayatımızda kimi zaman isyan ederiz, geleceği bilememekten, yaşamlarına özendiklerimiz gibi olamamaktan, hayatın bize başrol vermemiş olmasından ve daha bunun gibi sebeplerden ötürü… Fakat şunu hiç düşünmeyiz; acaba geleceği bilseydik, dünyanın en zengin insanı olsaydık ne olurdu? Geleceği bilseydik, hayatta verdiğimiz tüm bu uğraşların bir anlamı kalır mıydı? Ya da çok zengin olsak sevdiğimizle bir yerde oturup kahve içerek, bize çok kısa gelen bir saati paylaşmamızın bu kadar değeri olur muydu bizim için? Hayattan başrol isterken hiç düşünür müyüz acaba başrol olmanın gerektirdiği tavizleri ve tavizlerin de diğer tavizleri getirdiğini? Peki hayatın başrol verdiği insanlar eğer bunu bilseydi hala aynı yerde olmayı ister miydi? Peki bir şey isterken hiç düşünür müyüz şu an sahip olduklarımız neler diye? Sahip olduklarımıza şükür etmek yerine hala bir şeyler daha mı istemeliyiz hayattan?
Bu soruların cevapları gayet basit, çünkü tüm cevaplar bizde saklı, fakat bulmak isteyene… Hayata, kadere isyan etmeden önce ne için isyan ettiğimizi veya bir şey istediğimizde ne istediğimizi ve onun getirilerini ve götürülerini düşünmemiz gerek. Eğer bunu yaparsak, işte o zaman kazanan her zaman biz oluruz. Saygılarımla…

- BU YAZI DAHA ÖNCE www.kosekapmaca.netADLI SİTEDE YAYINLANMIŞTIR -


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder