31 Ocak 2011 Pazartesi

Kurtlar Vadisi Filistin

Son zamanlarda gergin olan Türkiye – İsrail ilişkilerini belki daha da gerecek belki de hiç germeyecek bir film daha gösterime girdi. Kurtlar Vadisi Filistin... Filmi, Türkiye’de bir çok kişi heyecanla bekledi ve gösterime girdiği ilk üç günde yaklaşık yediyüz bin kişi izledi. 

Filmin senaryosunda ise, 31 Mayıs’ta abluka altına alınan, Gazze’ye sağlık ve  gıda maddelerinden inşaat malzemesine kadar çeşitli yardım malzemeleri taşıyan Türk gemisi Mavi Marmara’ya İsrail’in ULUSLARARASI SULARda baskın yaparak gemiyi rehin alması olayı başlangıç noktası olur. Daha sonra da başkarakter Polat Alemdar ve arkadaşları bu olayın sorumlusu olan İsrailli generali bulup öldürmek ve İsrail’in o topraklardan çekilmesini sağlamak için Filistin’e giderler.  Gittiklerinde kaderin bir cilvesi olarak Polat Alemdar ve arkadaşlarıyla yolları kesişen Amerikalı bir Yahudi tur rehberi de bu süreç içerisinde Türk ekibiyle beraber olaylara tanık olur. Tur rehberinin gözünden de İsrail’in yaptığı davranışlardaki haksızlıklarını görebilmek, İsrail’in yaptıklarının bir din ayıbı değil, insanlık ayıbı olduğunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca, Yahudi tur rehberine Filistinli halkın ve Türk ekibinin davranışları da, “bizim derdimiz Yahudilerle değil, İsrail ve onların yaptıklarıyla” der gibidir… Tüm bunları izlettirirken de, bize ordaki yerli halkın yaşadıklarını bir nebze de olsa hissettirebilmek ve İsrail hükümetindeki nefreti ve gaddarlığı gösterebilmektir.

Kurtlar Vadisi’nin sinema versiyonu olarak ilk filmi olan Kurtlar Vadisi Irak ile üçüncü film Kurtlar Vadisi Filistin arasında dağlar kadar olmasa da belli başlı farklılıklar var. İlk filmde Polat Alemdar ve arkadaşlarının Irak’a nasıl gittikleri, olaylara nasıl karıştıkları gibi şeylere filmde yer verilirken, bu filmde sanki gökten zembille inmişler gibi bir anda Filistin’de bitiveriyolar. Ayrıca ilk filme göre daha fazla çatışma sahnesi olan bu filmde, o kadar profesyonel çatışma ve patlama sahnelerinin arasında nerdeyse üç şarjör mermi attıktan sonra silahların şarjörünün değiştirildiğinin gösterilmesi seyircilerde biraz inandırıcılıkta eksiklik olduğu kanaatini uyandırdı. Fakat, sinema sanatındaki akımları bilenlere göre pek de öyle olmayabilir. Bazı filmlerde seyirciyi fazlasıyla sıkan, filmdeki bir karakterin olaylarda yaşadığı en ufak şeyin bile gösterilmesi – mesela bir insanın yüz metre mesafeyi yürürken, tamamını yürüdüğünü göstermek -  bir sanat akımıyken, bazı filmlerde de inandırıcılığı sarsan bu tip olaylar da yine bir sanat akımıdır. Birisi insanlara croplanmış, yani olayların rutin bölümlerinin kesilmiş filmlerin izletilmesinin insanlardaki zaman kavramını zedeleğini savunurken, diğeri her şeyi tamamiyle filmde göstermenin filmin içinin doluluğunu yok ettiğini ve daha az sürede daha fazla şey anlatmayı engellediğini savunuyor. Yani ikinci düşüncede yönetmen, seyirciden filmdeki o rutin olayların, kameranın göstermediği zaman süreleri içinde zaten gerçekleştiğini düşünmelerini ister. Bundan dolayı bu tür olaylar tamamen yönetmenin savunduğu sinema akımlarının etkileridir ve her ikisine de saygı duymak gerekir.

Filmin kalitesine gelince, böyle bir şeyi diğer Türk aksiyon filmlerine bakarak tartışmanın bile doğru olduğunu düşünmüyorum ama filmin her karesinde, filmin yapımı için gerçekten yüksek meblağlar harcandığı açık ve net.  Fakat filmin sadece başında işlenen ve sonrasında hiç bahsi geçmeyen Mavi Marmara olayının, Türkiye’nin haklı olduğu bir olay olması gerekçesiyle filmde daha çok üstünde durulması gerekirdi. Filmdeki Yahudi Amerikalı karakterinin İsrail’in Filistin halkına ettiği zulümleri tasvip etmemesi ve İsrail’in o Yahudiye de - Filistin halkına yaptığı kadar olmasa da - zulüm etmesi, İsrail’in tüm hareketlerinde örnek aldıklarını söyledikleri Yahudilik öğretilerini yansıtmadığını gösteriyor. Bu da yine İsraillilerin dinlerini yanlış yorumlayıp yanlış uyguladıklarının bir göstergesidir.

Sonuç olarak, çekim kalitesi bakımından tamamen profesyonel olduğu her halinden belli olan filmde senaryo bakımından ufak tefek sapmalar olmuş ama bu sapmalar filmi genel senaryosundan saptıracak kadar büyük şeyler değil. Ayrıca bu filmin senaryosu, son zamanlarda beyazperdede gösterime giren Amerikan filmlerinin senaryosundan çok daha dolu ve amaçlı bir senaryo. Bu yüzden eğer ki sinemada bir filme gidilecek ve bu filmlerin arasından bir tercih yapılacaksa kesinlikle bu tercih Kurtlar Vadisi Filistin olmalı. İzlenmeye değer bir film ve her ne kadar inanamasam da umuyorum ki bu film İsrail’in Filistin üzerindeki politikalarında bir etki yaratır. Bu konuda İsrail’in de bu tepkileri dikkate alması gerekiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder